Herakleia Antik Kenti’nde yürütülen Latmos ve Herakleia Kazısı Başkanı Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer, Herakleia’nın yer aldığı coğrafyada ilk insan yaşamına dair izlerin milattan önce altıncı bine kadar gittiğini söyledi. Milattan önce birinci binin başlarında Latmos Antik Kenti’nin kurulduğunu belirten Büyüközer, daha sonra milattan önce 300 civarında İskender’in komutanlarından biri tarafından Herakleia’nın kurulduğunu ve Latmos halkının buraya yerleşmeye zorlandığını anlattı.
Büyüközer, kentin en önemli yapılarından biri olan ve milattan önce 3’üncü yüzyılda kentin en yüksek noktasındaki kayalık alana yapılan Tanrıça Athena‘ya adanmış tapınakta kazı çalışması yürüttüklerini kaydetti.
Tapınağın 9 metreye 16 metre ölçülerinde küçük bir yapı olduğunu dile getiren Büyüközer, “Tapınağın bu kadar küçük olmasının sebebi, tamamıyla topografya ile alakalı. Çünkü inşa edildiği alan çok küçük bir alan ve diğer yapılardan farklı olarak dönemin körfezi olan göle doğru değil tam tersi yöne, dağa doğru bakıyor.” dedi.
ATHENA TAPINAĞI “KENT ARŞİVİ” NİTELİĞİNDE
Yapının yerel gnays kayalarıyla inşa edildiğini ancak ön cephede mermer düzenlemenin yer aldığını anlatan Büyüközer, Herakleia’daki pek çok yapıda bu düzenlemeyi gördüklerini dile getirdi.
Athena Tapınağı’nın aynı zamanda “kent arşivi” niteliğinde olduğunu vurgulayan Büyüközer, şöyle devam etti:
“Mermer duvar blokları üzerinde yer alan yazıtların bir bölümünü bu yıl bulduk. Pek çok sorunun cevabını buradan alabileceğimizi düşünüyoruz. Tapınağın kuzey ve güney duvarlarının başlangıcını oluşturan mermer bloklar üzerinde Herakleia meclisine ve halkına yazılan mektuplar bulunuyor. Seleukos Kralı III. Antiokhos’un valisi Zeuksis’in Herakleia meclisi ve halkına yazdığı bir mektup da yer alıyor.”
VERGİ MUAFİYETİ İSTEMİŞLER
Yazıttaki mektuptan, Herakleialı elçilerin “Her türlü toprak mahsullerinin, otlakların, arılardan elde edilen gelirin ve işlenen toprakların mümkün olduğunca vatandaşların yararına vergiden muaf tutulması” için ricada bulunduklarını ve bu isteğin kabul edildiğini öğrendiklerini dile getiren Büyüközer, “Yazıtlardan, günümüzde olduğu gibi antik dönemde de tarımın, hayvancılığın ve arıcılığın bu kent için en önemli geçim kaynakları arasında yer aldığını belirledik.” ifadelerini kullandı.
Büyüközer, yine aynı yazıttan, limanda elde edilen vergilerin de kent için önemli bir gelir kaynağı oluşturduğunu öğrendiklerini söyledi. Kazılarda sikkeler başta olmak üzere, heykelcik, bronz eserler ve günlük yaşama dair küçük buluntulara da ulaştıklarını aktaran Büyüközer, bu tarihi eserlerin koruma altına alındığını sözlerine ekledi.
Bir yanıt yazın