İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Trakya Bölgesi İstişare Toplantısı’nda konuştu.
Akşener, konuşmasında Altılı Masa’da yaşanan adaylık krizine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
“GÜL’Ü BANA KILIÇDAROĞLU ÖNERDİ”
2018 seçimleri öncesinde muhalefet bloğunda ittifak kurulma sürecini hatırlatan Akşener, “Mecburen ve mecburiyetten, saygı çerçevesi içinde Millet İttifakı olarak bir araya geldik, seçime gittik. O arada da bitmeyen bir senfoni şeklinde, Sayın Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapmadığım için kıyma makinesinden geçirildim. Ben anlamıyorum bazı şeyleri. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Abdullah Gül’ün adaylığını bana söyledi. 15 milletvekili için ricaya gittiğim akşam söyledi. Ben de arkadaşlarımızın beni aday ettiğini, önceden ilan edildiğini, dolayısıyla arkadaşlarımın bunu kabul etmeyeceğini söyledim” şeklinde konuştu.
“HER ŞEYİN SUÇLUSU BEN”
“Hala Sayın Gül’ü çok seven gazeteci kılıklı arkadaşlar beni biçiyor, partimi biçiyor” diyerek sözlerine devam eden Akşener, “Çok entresan; oradan suçlu ben, Sayın İnce’nin kazanamamasının suçlusu da ben. Yahu her şeyin suçlusu ben…” ifadelerini kullandı.
“MEĞERSEM İSİM ONAYLAYACAKMIŞIZ”
2023 seçimleri için Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ın adaylığını önerdiğini söyleyen ve Altılı Masa’da yaşanan krizi anlatan Akşener, “Meşhur 3 Mart akşamında ben, ‘Nasıl bir yöntemle Cumhurbaşkanı adayı seçilecek’ diye gittim, meğersem isim onaylayacakmışız. Ona döndü iş. Herkes ‘Sayın Kılıçdaroğlu’ dedi, en son sıra bana geldi. Ben de vatandaşın nezdinde İmamoğlu ve Yavaş’ın önde olduğunu, her bir siyasi partinin bir anket firması tavsiye etmesini ve bir hafta içinde sonucun alınmasını, ona uymamız gerektiğini söyledim” açıklamasında bulundu.
Bu teklifin kabul edilmediğini belirten Akşener, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sayın Kılıçdaroğlu da döndü dedi ki, ‘Sayın Akşener uygun görmediğine göre biz beş kişi imzalayıp çıkalım.’ Ben masa yıkmadım. O seçim kazanılabilsin diye ben zehir içtim zehir. O masa gitti gitti… O gün bunları size anlatsam siz yıkardınız ortalığı. Kendime dedim ki, ‘Sabır Hacı…’ Geldim, arkadaşlarımı topladım, daha sakin anlattım. Oyladık, ‘O masadan kalk’ dendi. İki konuşma hazırladım, ikisini de kendim yazdım. Biri sert, biri daha ortalamaydı. Sert olanı okudum, bir daha dönmeyeceğiz diye. Cumhurbaşkanı adayımızı çıkartacağız, o tartışılıyor aramızda. Aradan iki gün geçti. Ne anam kaldı, ne babam kaldı, ne sülalem kaldı, ne şahsım kaldı. Gördüm ki düşmanımıza benzemiş birileri. Aynı küfürler tekrarlandı.
“İKİ İSİM DE ADAY OLAMAYACAKLARINI SÖYLEDİLER”
İki belediye başkanı aradılar, geldiler evime. Birer kere daha sordum, ‘Ne olur aday olabilir misiniz?’ diye. Olamayacaklarını söylediler. Zorlamak da mümkün değil. ‘Kılıçdaroğlu’na kazandırmak için ne yapılmalı?’ üzerine gitti konuşma. 3 tane teklif geldi. Başka birisi olsa teklifin birine atlar ama amaç Türkiye.
“MEĞER MASADA KİMSENİN HABERİ YOKMUŞ”
Teklif onlardan; ikisinin icracı Cumhurbaşkanı Yardımcısı olma teklifini kabul ettim. Sonra biz Sayın Kılıçdaroğlu ilr bir otelde buluştuk, üzerinden geçtik. Gittim 10 bin kişi dışarıda. Önce baktık Sayın Karamollaoğlu’nun haberi yok. Sonra baktık Sayın Babacan’ın haberi yok. Meğer bu iki arkadaşımızın başkan yardımcısı olmasından hiç kimsenin haberi yokmuş. Ve ben o masada kalakaldım. Sonuç itibariyle karar verildi, çıkıldı.”
Bir yanıt yazın